23 Kasım 2016 Çarşamba

Özgüven meselesi

Gözüm doldu bugün birkaç kez. O yüzden, yazmam gerek diye düşündüm.

İlki, rüya teyzelerinden biriyle telefonda konuşurken oldu. Çok üzgün olduğunu söyledi bana, canım, dedim. Bir arkadaşım vefat etti, dedi. Ah çok üzüldüm dedim. Aslında sanırım o ana kadar duygusal herhangi bir şey hissetmiyor, hissedemiyordum, çok yakınım olan birinin duyduğu acıya uzaktan ortak olmaya çalışmak dışında. Sonra sorular sordum, sordukça dağlandı içim. Sonra sokak ortasında ağlamaya başladım. Tanıyordum bu ağlamayı, bu beni aniden gafil avlayan duygusal boşluğu. Bazen, aniden bir şeyler karşısında çırılçıplak kalma halini, o aniden geliveren "anladım" halini.

Ani bir ölümdü yaşanan, yakınlarına çok zordu, ama asıl acıtan yanı bu da değildi. Sekiz ay önce evlat edindikleri bebekle karısını bırakmıştı geride, ne zorluklarla ve ne kadar bekleyerek evlat edinilen bir bebekle anneyi bırakmıştı. Çok ama çok dağlandı içim. Hepsine ayrı üzüldüm. O güzel çocuğa, büyüdüğünde anlatılacak öykülerin bu olaylarla ne kadar evrilip bambaşka bir yola girdiğine ayrı üzüldüm. İkinci kez babasız kalan çocuğa ayrı, sevgilisiz ama bağrına bastığı ondan hatıra bebeğiyle kalan kadına ayrı, onları böyle ani bırakmak zorunda kalan adama ayrı. Yanında olduğunu hissettir diyebildim arkadaşıma, daha çok yanında ol olabiliyorsan, dedim. Bazı duygular çok güzel Kurabiye, bazıları da çok can acıtıyor. Çok büyük acılarla imtihan olmadık belki henüz, ama bazen bazı şeylerin güzelliği, verdiği ve verebileceği acılarla büyüyor gibi geliyor bana. Bunları sana nasıl anlatacağım, anlatabilecek miyim, bilmiyorum.

Sonra haftasonu kıvırcık bir abla bana, çocuğunun arkadaşlığına değil ebeveynliğine ihtiyacı var, dedi. Kendine mi arkadaş arıyorsun, ona mu arkadaş olmaya çalışıyorsun, bir kendini görmelisin dedi. O anda da çıplak hissettim, tıpkı bugünkü gibi.

Bencilliğimden, yalnızlığımdan yapmış olabilir miyim seni, yoksa her anne ve her şeye annelik eden herkes bir parça bencil mi bu açıdan? Seni kokladığımda, senin sırtına dokunduğumda, saçını okşadığımda kanımda dolanan kıpırtı, beni mutlu etmek için kurguladığım bir dümen mi gerçekten? Muhtaç mıyım sana ve senin varlığına? Bu soru neden bu kadar meşgul ediyor kafamı? Bana sadece "masaj"ve "masal" ve "oyun oyna" diyen ve dayısının deyimiyle "az gelişmiş bir organizma" olan yerden bitme neden bu kadar dağıtıyor bazen beni?

Sana arkadaş olmakla, sana anne olmak arasında en olmayacak yerde mi duruyorum yoksa? Büyümenden, seninle konuşamamaktan, anlaşamamaktan neden korkuyorum bu kadar? Anneme neden yükleniyorum bu aralar bu kadar çok? Ne diyor tüm bu olanlar bana? Neden korkuyorum en çok, de bana Kurabiye. Otuzküsür yaşında, en çok neden korkuyorum, de bana nolur. Uykunda, uyanıklığında, kakanda, çişinde de bana nolur, olur mu. Aniden "çok seviyorum seni ben, biliyor musun" diyorum sana bir mucizeyi fısıldar gibi. Kime söylüyorum aslında bunu? Beni çok sev mi istiyorum aslında? Yoksa her şey ama her şey sevgili dayının dediği gibi yalnızlıktan mı Kurabiye? Yoksa kaçamıyor mu kimse kendi yangınından, girdabından, ben oldum o olmasın dediğin her şey oluyor mu yoksa eninde sonunda?

Ve en son, başka bir masalsı kıvırcığın bahsettiği bir anaokulu. Çocuklara asıl vermemiz gereken şey, "özgüven" diyor, her çocuk kendini özel ve biricik hissetmeli, diyor. Ve gözlerim doluyor yine. Sana dünyanın bir tanesisin, demekle, dünyada sadece bir kum tanesisin demek arasında gidip geliyorum. Hangisini bilmelisin önce? Bana "sen kapatma ben kapatıcam" dediğinde tamam diyorum sana. Sen tutup parkta çocuklara dediğinde bunu, dönüp bakmıyorlar bile sana. O zaman ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum. Arkadaşın Aziz gelip sana vurduğunda ve sen ağlayarak onu okşamaya çalıştığında da, bana arar gözle bakıp yardım istediğinde de bilememiştim. Neyi öğrenmelisin en çok, Kurabiye? Nar tanesi, nur tanesi olduğunu mu, yoksa etrafında onlarca, yüzlerce nar tanesi, nur tanesi olduğunu ve hayat boyu da olacağını mı?

Çok sevdiğimi bil şimdilik seni. Her yaptığını, her dediğini, her koktuğunu, her gülüşünü çok sevdiğimi bil.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder