11 Haziran 2017 Pazar

Martı simidine ve çöp kamyonuna yanık çocuk

Birkaç kez yazıp vazgeçmişim. Sanırım artık birazcık büyüdüğün için daha zor gidiyor elim yazmaya, çünkü dilin dönüyor artık, ve sorularınla ve laflarınla yeterince aptala çeviriyorsun beni. Yani tutup buraya yazacak, burada dile dökülecek şey kalmıyor gibi oluyor, çünkü çoğunu sana diyorum zaten, bir de ne bileyim, elaleme ne bunlardan, deyip deyip de vazgeçtiğim çok oldu. Ama bugün bir şey oldu, ondan yüz buldum.

Dayın, yaptığı bir besteyi yayınlamaya karar verirken, "let go" zamanı geldi demiş ecnebi memlekette bestesi için. Sevdim bu tabiri, belki de sırf akıp gitsin diye yazmak lazım bazen, ben daha yazmadan elli yargıçla elden ve elekten geçiriyorum yazıyı, evet evet yazmasan da olur deyip eliyorum. Halbuki, hayır efendim, madem yazmak sana iyi geliyor, hem bir anne, hem bir kadın, hem bir çocuk, hem de bir insan olarak, o zaman, yazacaksın diyor ve yazıyorum.

Yine de uzun uzun demeyeceğim. Çok yorucu ve keyifli bir günün sonunda geç saatte uyuyakaldın, o esnada gecikmiş bir çöp kamyonu geçti yoldan, olanca gürültüsüyle. Bir motor sesine, bir de çöp kamyonlarına hayransın, nerde duysan çıkıp bakıyorsun, hele yolda görsen çöp kamyonu, pür dikkat izliyorsun, ben göremiyorsam şayet, tüm detaylarıyla bana anlatıyorsun. Arkada duran abiyi, kamyon yavaşlayınca nasıl atladığını, çöp kutularını nasıl aldığını, kamyona nasıl attığını. Bugün de babannen sana oyuncak çöp kamyonu almış, kendini kaybettin. Diyeceğim o ki, bu akşam da çöp kamyonu sesini duyunca balkonda, seni anmadan ve az daha kafa yormadan edemedim.

Bugün kumda yanındaki çocuk, senin oyuncaklardan almış oynuyor, hadi oynasın diyelim. Ama insanlar ikiye ayrılıyor ne yazık, iyilikten nezaketten anlayanlar ve anlamayıp sürekli daha daha diyenler. İşte o çocuk, ben senin yanına gelince su istedi benden, denizden doldurayım diye, gidemem dedim. Var kendime göre sebeplerim, açık etmeyeyim şimdi, hem kum ıslak, boşver dedim suyu, gözüm de sende. Ama su lazım dedi pişkince, senin oyuncağını bana veriyor, bana su lazım sen gidip alır mısın, diyor, alamam kardeşim dedim, git kendin al çok lazımsa dedim-ben de az cadılanmamışım- ama pantolonum ıslanır dedi, yok ya dedim -yok bunu içimden dedim. senin anan baban yok mu dedim, ordalar dedi, onların umurunda değil nerdesi napıyorsun,  hah dedim git annenden iste sana alsın denizden su, kalktı gitti sonra babasıyla geldi. sonra babası dedi ki bu oyuncaklar kimin, çocuk dedi ki utanmadan, hiçkimsenin değil baba, ben dedim orda dur, onlar Kurabiye'nin, oyna diye sana verdi-arada da çocuk yokken seni sıkıştırıyorum, sen mi verdin o mu aldın oyuncaklarını, doğru söyle diyorum, neticede sen çöp kamyonu seven bi çocuksun, kandırılman suistimal edilmen çok olası- sen de savuşturdun beni başından, kafanı kumdan kaldırmadan, ben verdiiiiimm dedin, peki tamam kızma dedim. neyse geldi işte çocuk babasıyla, sahibi yok bunların babacım demesin mi, onlar Kurabiye'nin sana verdi oyna diye dedim, kısa ve net. Baba su doldurdu getirdi, sonra sen de su istedin, önce itiraz etsem de gittim doldurdum sana su, bu görünce yine istedi tabi, aaa bana da su lazım bunu da doldursana dedi, yok dedim, al bundan birazını oyna, koydum onun kaba da birazcık. O kabı devirdi pantolonuna, sonra babası geldi, bu döktü diyor benim için babasına, babası öyle olmamıştır kaza olmuştur dese de, ben de lafa girmeden duramadım, ben dökmedim pantolonuna, istedin kabına koydum ben, ordan dökmüşün kendin dedim-evet yazdıkça anlıyorum ki benim de tepkilerim normal değil, o an hiç komik de değildi, ama şimdi okuyunca komik.

Yani niye anlattım bunu, herkes çöp kamyonu sevmiyor, sevse bile, bunu senin kadar güzel ve gürül gürül açık açık söyleyemiyor. Bu mütevazı zevklerinin arkasındaki ince ve güzel ruhlu çocuğu, adamı insanı çok seviyorum ben. Etraftaki envai çeşit insanı düşündükçe de içimi şişmekten alıkoyamıyorum bitanem. Ortalık bildiğin gibi değil, oyuncak tabancayla da da da diye oynayan çocuklara da durup bakıyorsun, ne yapıyor anne diyorsun, hiçbir şey yapmıyor yavrucum deyip geçiyorum yanlarınden, el kadar çocuğa kafası kadar tabanca alan ana babayı anlamak bile istemiyorum. Oyunda sıranı alan, seni iten çocukları da anlamıyorum, itmeyi öğrenmediysen, öğretmediysek bu hangimizin suçu diye cümle aleme sormak istiyorum.

Sen bir süre daha, martılara simit atıp. görmezse arkasından "hey martı, gel buraya, burdayımmm" diye bağırıp,  çöp kamyonlarına sevdalı kalmaya devam et istiyorum.

Tatlı rüyalar parmak kadar doğup, dünya kadar kocaman olmuş çocuk....